Ana Sayfa Erkek Bekar erkekler Ben Bir Şeyler Karaladım

Ben Bir Şeyler Karaladım

PAYLAŞ

O kadar farklı ki insanlar, milyonlarca ruh, hiç birinin birbiri ile alakası yok, milyonlarca farklı düşünce, milyarlarca farklı fikir. En gelişmiş canlı insanmış, daha dış dünyayı bilmiyoruz.

Türlü türlü hallerimizi biliriz, arkadaşlarımızın, eşimizin, dostumuzun biliriz. Şöyle bir geri çekilip baktığımızda da hiçbiri birbirine benzemez. Ufak tefek şeyler oluyor tabi ki. Aynı düşüncelere sahip olmak, aynı şeyleri sevmek belki de aynı zevklerden tat almak. Ufak tefek diyorum çünkü beynimizin sadece %5’ini kullanıyoruz. Ara sıra düşünmüyor değilim, herkes de bir mükemmelliyeti arama var. Yok burası şöyle olsun, orası böyle olsun, saçı şu renk olsun, gözleri şu renk olsun, vücudu böyle, kasları şunun gibi, teni bunun gibi, vıdı vıdı.

Tamam herkes böyle değil elbette ama genele baktığınız zaman her ne kadar arayış içinde olmadığını söyleyenler çıksa bile bir beklenti bir çıta aşaması hep var. En gelişmiş canlı olabiliriz ama aç gözlüyüz. İlla ki bir kriteri vardır herkesin ama buna bel bağlamamak lazım bence. Hani aşk, gönül, ot, bok tekerlemesi. Neyin ne zaman olacağını bilemediğimiz gibi hangi duygunun ne zaman kendini göstereceğinide kestirmemiz zor oluyor. Yani şu an siz yürürken karşınızdan gelen bayanın ya da erkeğin gözünüzün içine bakıp ufak bir tebessüm etmesi, yanınızdan geçtikten sonra siz acaba dönecek mi diye arkanıza baktığınızda arkasını dönmesi ve gerçekleşen duygu-düşünce fırtınasının olacağını nasıl kestiremezseniz, hayatınızı paylaşmak isteyeceğiniz insanında ne zaman ve nasıl karşınıza çıkacağını bilememeniz ve kestirememenizde bunun gibi bir şey.

Olasılık ihtimallerini atlayın demiyorum tabiki de. En gelişmiş canlıyız ama seçiciyiz ne yazık ki. Kendinizi sıkıp strese sokabileceğiniz o kadar çok konu var ki hepsini bir ayda düşünüp saçlarınızı beyazlatabilir veya dökebilir, dilerseniz vitiligo denilen hastalığa yakalanabilir ya da isteğe bağlı olarak kanser olabilir, vücudunuzda beğenmediğiniz kemiklerin erimesine sebep olabilir ve kendinizi yatağa hapsedebilirsiniz. Peki değer mi gerçekten bu kadar sıkıntı çekmeye?

Evet, bazen bende düşünüyorum kendi kendime isyanlara geliyorum “yeter ulan acı çekmeye mi dert yanmaya mı geldik dünyaya ooof oof” falan tarzı naralar attığım olmuştur yalan söylemeyeyim. Ama tamamen gereksiz olduğuna karar kıldım açıkcası. Gereksiz ve acınası. Sadece alkolün verdiği akıl almaz cesaret ve gazla verilen savaşlar onlar. Evet insanoğlunun doğasında var üzülmek, hayalkırıklıkları yaşamak, şok etkileri geçirmek, ufak çaplı bunalımlara girmek, hayattan soğumak, dışarı bakkala bile gitmemek istememek… Bunlar bizimle birlikte mutluluğumuza engel olması kaydı ile çıkmış lanet duygular, hisler, düşünceler. Bunları geçebilmekle, geriye dönüp gülmekle sanırım hayatta tecrübe kazanıyoruz. Tabi sabır diye bir şey var. Tüm bu olumsuzlukların içinden çırpınarak çıkmaya çalışan insan ( en gelişmiş canlı ) yeri geldiğinde pes edebiliyor, robot değiliz haliyle. Ama inanıyorum ki uçsuz bucaksız bir satranç tahtasındaki sayısız piyondan biriyiz ve asırlardır bitmeyen bir maçta düşe kalka ilerliyoruz. O kadar modern bir zamanda yaşıyoruz ki bundan 40 50 sene sonrasını insan hayal bile edemiyor. Tüm bu modern teknolojiye rağmen değişmeyen tek bir şey var “insan”, hani şu en gelişmiş canlı olan olumlu olumsuz tarifi olmayan tek duyguda aşk sanırım. Tamam kabul çok yaşamadım belki daha hayatımın baharındayım ama 90 yaşındada olsanız bunu yaşayabiliyorsunuz gibi gözüküyor.

Yaşlandığınızda arkadaşlarınızla her zaman gittiğiniz bara g idip ertesi gün için bungee jumping planı yapıp önünüzü göremeyene kadar içemezsiniz ama aşık olabilirsiniz, plansızca evden çıkıp tek bir telefonla bir mekanda buluşup tanımadığınız insanlarla takılıp evinizin yolunu unutamazsınız ama aşık olabilirsiniz, kan kardeşinizle hayatınız pahasına onurunuz ve gururunuz için street fighter tarzı kavgalara giremezsiniz ama aşık olabilirsiniz ve bunun gibi aklınıza gelebilecek 850 milyar senaryo.

Aşık olabilirsiniz yaşınız kaç olursa olsun. Ama gelin görün ki yaşınız kaç olursa olsun bu duyguyu tam anlamıyla anlatamazsınız, ağzınız kulaklarınıza varır, kalbiniz normalden çok daha hızlı atmaya başlar, heyecandan titreme gelir, ellerinizin içi terler, bir yerinde duramamazlık böyle bir haykırarak çığırmak istersiniz, daha önce aklınıza bile gelmeyen jestler, senaryolar, güzel anlar bir bir canlanmaya başlar gözlerinizde, beyniniz daha hızlı çalışmaya başlar, düşünce hızınız adeta ışık hızına çıkar, e bir yandanda aşkın vermiş olduğu müthiş huzuru yaşarsınız ama ona çok zaman kalmaz… bunun gibi tonlarca şey. Ne oldu, neyin var tarzı sorulara aşığım cevabı yetersiz kalır çünkü yaşadığınızın tarifi yok. Tamam aşıksınızda, sana bişey olmuş arkadaş. Burdan çok açık ve net aşkın hayatınıza pozitif enerji kattığını ispatlayabilirim. Bu güzel olan tarafı zaten, hani böyle olsa keşke hep, başlasa bitmese falan. Ama birde madalyonun diğer yüzü var işte. Hani o en derin duyguların yerini karanlıklara bıraktığı içinde kaybolduğunuz sarkıların varlığıyla içinizi kemiren sözlerin olduğu. Ah hele o bakışlar yokmu, insanın her halini anlatan, her içinden geçeni bir bir yansıtan. Amaçsız olduğunu falan hissediyor insan zamanla, aslında çok komik bir durum. Neden, neden diye sorarken kendine, isyana gelip unutuyor yaşadığı hayatı, soyutluyor kendini çoğu zaman en gelişmiş canlı “insan”. Neler yapmıyor ki kimi zaman değmeyeceğini bile bile bazen ise değeceğine kendini inandırarak kendini üzmeye ant içmiş insan modeli. O yüzden demem o ki anı yaşamaktan zevk almalı, o anı kendi yaratmalı, elindeki imkanlardan faydalanmalı, önünü kış tutmalı yaz çıkarsa bahtına şeklinde bir feslefeye inandırmalı kendini ve sebepsiz yere bile olsa mutlu olmaya odaklanmalı insan. Herşeyin balı mutluluk çünkü ister inanın ister inanmayın üzüntüde mutlulukla başlıyor o yüzden dengeli olmak lazım biraz hani.

Yaşamaya mutlu olmakla çalışın. Keyif almanın zevkini kimi zaman aşk bile veremez bence..

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here