Ana Sayfa Yaşam Alanı Aktüalite Kölelik Ölmedi

Kölelik Ölmedi

PAYLAŞ

Kölelik öldü zannediyorsanız yanılıyorsunuz…

Trans-Atlantik köle ticareti yıllarca binlerce yerli Afrikalıyı Amerika ve daha birçok ülkeye zorla götürüyordu. Büyük imparatorluklar birer birer çökmeye başlamış ve Amerikan İç Savaşı sonrası kölelik illegal bir konuma gelmişti. Kölelik sistemi daha sonra modern dünyaya uyarlanmış ve devletin yerini artık özel şirketler almıştı.

Kölelik haritası

Eski tarihte yer alan kölelik başlığı bugün “İnsan Kaçakcılığı” ismini aldı. İllegal olarak yapılan bu yeni kölelik sistemi hükümetler tarafından görmezden gelinince ise yasadışı olan bu olay verilere yansımıyor. Veriler olmayınca ise rakamların büyüklüğü hakkında tahmin yürütmek zor oluyor. İnsan kaçakçılığı korkunç bir boyuta ulaştı. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere her yıl 2 milyon kişi, köle-işçi olarak çalıştırılmak üzere kandırılıp kaçırılıyor, kadınlar fuhuşa zorlanıyor. İnsan kaçakçılığının yıllık cirosu 8-9 milyar dolara ulaşıyor. Doğal felaketler ve iç savaşlar yüzünden bölünen Afrika ülkelerinde sıkça nükseden modern köleliğin olduğu ülkeleri AskMen Türkiye için araştırdık.

1-Sudan

Orta Afrika’da bulunan Sudan kölelik problemini hala çözememiş bir ülke. Ülkedeki iç savaş sefaleti had safhaya taşımış durumda ama asıl hortlayan ise “İnsan Kaçakcılığı”…

Bu ülkede 14 yıldır süren iç savaş, köleliği canlandırdı. Sudan’daki iç savaş, genel olarak kuzeydeki Arap asıllı Müslümanlarla güneydeki Hıristiyan ya da animist siyah kabileler arasında sürüyor. Afrika’nın bu en büyük ülkesi 1956’da İngiltere ve Mısır’dan bağımsızlığını elde ettikten sonra iç savaş nedeniyle büyük acılar içinde. Art arda gelen ateşkesler, çatışmalar, açlık ve salgın hastalıklar çoğu güneyde olmak üzere yaklaşık 1.5 milyon Sudanlının ölümüne yol açtı, 3 milyon kişinin de evlerini terketmesine neden oldu.

Sudan’da Afganistan’daki Taliban hariç tutulursa, dünyanın en radikal İslamcı yönetimi sürmekte. Bu yüzden iç savaş ve kölelikle ilişkili gelişmeler de İslam-Hıristiyan çatışmasının bir parçası olarak görülüyor.

Bu çatışmayı kölelik konusunda görmek mümkün. Ancak köleliğin Hıristiyan-Müslüman çatışmasından çok, iç savaşla ilgisi var. Güney bölgesinde ücretlerini alamayan Sudanlı askerler köyleri basarak insanları kaçırıp fidye istiyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler temsilcileri rejimin para ödeyemediği için bunu teşvik ettiğini iddia ediyor. Sudan hükümeti ise bu iddiayı reddediyor, yalnız kabile savaşlarında fidye elde etmek için esir almanın eski bir gelenek olduğunu belirtiyor. Köle olarak satın aldıkları üzerinde kaçmalarını engellemek için işkenceler bile uyguluyorlardı. Aşil tendonlarını keserek hareket kabiliyetlerini azaltıyorlardı.

Sudanlı siyah köleler Batılıların ilgisini çekiyor. Son olarak, merkezi İsviçre’de bulunan Uluslararası Hıristiyan Dayanışması adlı bir dernek, Sudan’da bir Arap köle tacirinin elinde bulunan 132 siyah köleyi satın alarak kurtardı. Köle tüccarı Ahmed el-Nur Beşir, 132 kölenin her biri için 100 dolar istedi; toplam 13 bin 200 doları alan tacir, elindeki köleleri, Uluslararası Hıristiyan Dayanışma derneğinin temsilcisi John Eibner’e temsil etti.

2-Hindistan

Hindistan’daki kast sistemi sınıflar arası geçişi ysaklayan bir sistemdi. Geçmişten gelen bu sistem görünürde ve yasalarda Hindistan’da yer almasa da birçok yerde devam ediyor.

Fakir ailelerin yardıma muhtaç çocuklarını kaçırarak onları sadece yaşamaya yetecek kadar yiyecek vererek besleyen ardından onları köle olarak kullanan bir kitle var. Hindistan’da yaklaşık 200 bin ile 300 bin arasında çocuğun köle olduğu biliniyor. Onlara “Halı köleleri” adı veriliyor.

3-Pakistan

Pakistan’da kölelik olgusu çok ilginç gelebilir size. Tıp dilinde “mikrosefal” olarak geçen rahatsızlığın kurbanları Pakistan’da köle olarak çalıştırılıyor.

Onlara “Fare İnsanlar” deniliyor. Çünkü görünüşleri gerçekten çok farklı. Kulaklarının şekli, yüz yapıları, gözlerinin birbirine yakınlığı, ağız ve burunlarının duruşu, fareleri andırıyor. Tıp dilinde “mikrosefal” olarak geçen bir rahatsızlığın sonucunda böyle görünüyorlar. “Mikrosefal” kelimesi ise Yunan kökenli ve “küçük kafa” anlamınıda…

Dünyanın pek çok yerinde bu rahatsızlığı taşıyan doğumlar olabiliyor. Ancak Pakistan’ın Pencap eyaletinin Gujarat kenti, “Fare insanları” bölgesi olarak biliniyor. Onlara oralarda “chua” deniliyor.

Lanet mi?

Efsaneye göre, asırlar önce, bölgede yaşayan pek çok kadın çocuk sahibi olamıyordu ve sonunda çareyi tapınağa gidip tanrı Shuma’ya yalvarmakta bulmuşlar. Tanrı Shuma, onlara istedikleri gibi anne olma sevincini yaşatmış ama bir de şart koymuş. Buna göre, her bir kadın, ilk çocuğunu Tanrı Shuma’ya vermek zorundaydı ama kadınlar buna yanaşmadı. Tanrı Shuma kzıdı ve bu kadınların çocukları böyle garip görünüşlü doğmaya başladı…

Sahipleri var

Her birinin bir sahibi var. Anne babalar, bu sorunla dünyaya gelen çocuklarını bazen “Fare İnsan”ları çalıştıran şebekelere kiralıyor ya da satıyorlar. Onlar da “Fare İnsanları” köle gibi çalıştırıyor. En çok da dilencilik yaptırılıyor. Her biri günde ortalama 400 rupi (yaklaşık 8 dolar) kazanıyor.

4-Dominik Cumhuriyeti

Dominik Cumhuriyeti ticari cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amacıyla kaçırılan kadın, erkek ve çocuklarla dolu bir kaynak. Dominik kadınları Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kosta Rika, Kıbrıs, Panama, Haiti, Jamaika, Hollanda, Panama, Slovenya, Surinam, İsviçre, Türkiye ve Venezuela ticari cinsel sömürü amacıyla kaçırılıyorlar.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here