Süper Lig’in başlamasına sayılı günler kala futbolseverlerin görmek istemediği bir 120 dakika + penaltıları yaşadık hep beraber. Evet Süper Kupa adı altında verilen ve 2 saat boyunca yurdum insanının zoraki bir şekilde sıkılarak takip ettiği bir mücadeleden bahsediyorum.
Geliri Soma’da hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına bağışlanan bir finalde taraftarların sahaya ellerine ne gelirse sürekli atmaları bir yana sahada oynanan oyuna futbol demek gerçekten çok zordu.
Türkiye’nin 2 büyük kulübü Galatasaray ile Fenerbahçe’nin bir büyük şampiyonluk için karşılaştığı mücadele mücadele ve futbol anlamında bize gösterdi ki henüz iki tarafta lige hiç hazır değiller.
Hazırlık maçlarında ortalama bir form grafiği sergileyen 2 güzide büyük kulübümüz Süper Lig maçlarında da bize pek güzel bir futbol izletmeyeceklerinin sinyalini şimdiden verdiler.
İspanya’da oynanan Süper Kupa maçıyla bizim ülkemizde oynananı karşılaştırınca futbolda hala daha ne kadar çok eksik noktamız olduğunu görmek beni bir futbolsever olarak üzüyor.
Ülkemizin “genç yıldızlarını” neden Avrupa’da daha az oynarken görüyoruz, bunun cevabını da artık daha fazla düşünmemize gerek yok. Baştan aşağı hatalarla dolu bir sistemde 40 yılda bir tane Arda Turan ya da menajerlerin diretmesiyle Roma’ya Salih Uçan kiralanır, daha fazlasını da kimse beklemesin.
Maçla ilgili fazla yorum yapmaya gerek yok ama Galatasaray’dan başlarsak eğer 36’lık Drogba’yı hala arayan ve forvette Burak Yılmaz’ın gol atmasına duacı bir takımda Süper Lig’i geçtim Avrupa’da başarılı sonuçlar beklemek büyük bir hayalden öteye gidemez. Takım içinde yaşanan sıkıntılar bitmeden eskisi gibi bir Galatasaray ruhu ortaya çıkmazsa eğer Aysal ve yeni hocası Prandelli’yi çok zor günler bekliyor. Bir parantez de Selçuk ve Sneijder ikilisine.. Eğer takımın orta sahasında beyin görevini yapmazlar ve futbolculuklarını hatırlamazlarsa, Galatasaray’ı çok daha büyük sürpriz sonuçlar bekliyor. Ve tabiki Muslera hakkında bir şey söylemez isem büyük ayıp olur. Taffarel sonrası beklenen taze kan Sarı-Kırmızılı ekipte büyük bir boşluğu doldursa da penaltılarda rakibe engel olamadı. Capslerde bile latife yapılarak anlatıldığı başarılı kurtarışları onu Galatasaray’ın kurtarıcısı olarak gösteriyor. Ama altını çizerek söylüyorum kötü sonuçlar devam ederse, ne kadar vergiden aldıkları para kesilmiyor burada krallar gibi yaşasalarda gençliklerinde alacakları başarılar onları bir yere taşıyacak ve bir gün Muslera’da yaşanan kötü sonuçlara dayanamayıp gidebilir.
Ve İsmail Kartal’lı Fenerbahçe’nin durumu; Yıldırım’ın Yanal’ı bir anda silip atması sonrası takımın başına görünürde teknik adam olarak geçen “Arap İsmail” ilk derbisine kupayla başlamış olsa bile, özgür hareket edemeyeceği için taş çatlasa 2 sene kulübün başında durur, sonra kulübün başına yabancı bir hoca getirerek çözümü getirdiğini zanneder bizim her şeyi iyi bilen kulüplerimiz
Ülkede değişim en baştan başlar en tepeden.. Kafalar değişmedikten sonra takımın başına Guardiola ya da Löw gibi büyük hocaları bile getirseniz başarı beklemeniz hayalden ötesini geçemez.
Başarı istiyorsanız günü geldiğinde gitmeyi bileceksiniz, koltuk sevdasından vazgeçmeyi bileceksiniz. Bu sözüm bütün başkan ve kendini başkan zannedenlere gelsin…