Ana Sayfa Erkek Bekar erkekler Hamam Tası Gümüşten

Hamam Tası Gümüşten

PAYLAŞ

Dünkü olay olmasaydı, bugün diğer günlerden farksız olurdu ama oldu. Henüz o olayı anarken kullanılabilecek bir kelime yok. ‘Susurluk’ deyince ayranı ile meşhur bir memleketimiz akla gelirken, ‘Susurluk Olayı’ dendiğinde ise 3 Kasım 1996’da saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalcevizmevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, yasadışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal akla geliyor ya hani. Öyle bir şey işte. Dünkü olay, ‘Dünkü Olay’ şimdilik. Yarın, ‘önceki günkü olay’ diye anılmaz herhalde. Saçma.

Dün bu olay yaşanırken ben, üçüncü vitesi bozuk ve önünde timsah resmi olan kırmızı bir minibüste, -indi bindi ücreti verip bir türlü inemediğim minibüste- Kuzeydoğu yönünde ilerliyordum. Kar yağışı, aşk filmlerinin yardımcı oyuncusu olacak derecede güzel yağıyordu ama Şoför Emin için gereksiz, hatta fazlalık bir fügürandı.

Sıkıştığım yerden sahipsiz kol ve bacaklara sövmek yerine, diğer yolcuların muhabbetlerini dinlemeyi denedim. Bir kadın gelinini yeriyor, diğeri onu dinler gibi yapıyor, bir adam elindeki pis kokan torbanın içinde pastırma olduğundan bahsediyor. Şoför Emin ise polis gördüğünde yolcuların çömelmesi için talimat veriyor. Minibüsün tek ve bozuk hoparlöründen sadece ‘şiki şiki baba’ dizelerini anlayabildiğim, hayatımda ilk kez duyduğum garip şarkı çalıyordu. “Defalarca izlesem de yine gülüyorum ya!” diye övülen filmlerden bir sahne gibiydi. Beyaz perdede komik olabilirdi belki ama asfalt üzerindeki beyaz örtüyle tam bir eziyetti. Şoföre inmek istediğimi söyledim. Söylene söylene durdu. “Kar yüzünden çok mazot yaktık,1 liran daha varsa ver Diren. Yoksa yarın verirsin. Zaten 3. vites çalışmıyor…” dedi. Üçüncü vitesin konuya neden dahil olduğunu anlam veremedim. İnerken yüzüne bakıp gülümsedim. O gülümsemedi.

İndiğimde, anadan doğma çıplak birini görünce dona kaldım. Tamam deli bu adam dedim kendi kendime. Ama delirmek için neden bugünü seçti ki? Hava tam anlamıyla göt kesiyordu. Deliliğin de bir mantığı olmalıydı bence. Bu havada delirilmemeliydi. Bir şeyler ters gidiyordu.

Üzerime sinen pastırma kokusunu, aldığım duşla giderdikten sonra uyudum.

Dışarıdan gelen ‘evlere şenlik’ diya anladığım bir bağrışla uyandım. Evine de şenliğine de sövüp kahvaltımı yaptım. Dışarıdan gelen ‘evlere şenlik’ bağrışmaları artıyordu. Perdeyi açtığım anda, gördüğüm manzara karşısında delirecek gibi oldum. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek; o karda dal taşak koşuşturuyordu.

Sokağa çıktım, Durum korkunçtu. 10 kişiden 8’inin üreme organını gördüm. Caddelerde ise oran yüzde doksandı. Koşarak eve döndüm.

Haber siteleri, hep ‘dünkü olay’dan bahsediyordu. Ama olay o derece yankı bulmuş ve ilgi çekmişti ki, olayın ne olduğundan bahseden yoktu. Sadece olayın doğurdu sonuçlardan bahsediliyordu. ‘Dünkü olaydan sonra çırılçıplak bir açıklama yapan Avni P. “Valla süper rahatım, bana deli diyenin bacanağını sikeyim” dedi’ diye haberler vardı. Ve tabi bol bol sansürlü taşak ve meme fotoğrafları. ‘Dünkü olayın seksi fotoğrafları için tıklayınız!’ Nasıl bir olay insanları dal taşak dışarı çıkmalarına neden olur ki? İnsanlar delirmişti, medya delirmişti. Tek akıllı bendim. Çok yalnızdım.

Twitter’da arkadaşlarımın twitpic uzantılı linklerine tıkladığımda sansürsüz taşak ve meme fotoğrafları gördüm. ‘Dünkü olay’ da trend topicteydi.

Telefonum acı acı çaldı. Arayan Kafka’ydı.

-Olum senin mahallede Arşimet var bildin mi?
-Bilmez olur muyum? Borcu var bana. Eee?
-Hamamdayken tası düşürünce suyun kaldırma kuvvetini bulmuş.
-Ne bulmuş?
-Kaldırma kuvveti kaldırma.
-Onun ben aklını sikeyim.
-Sonra elinde tasla çıplak halde çıkmış sokağa, ‘evreka’ diye bağıra bağıra koşmuş
-Evrekayı ‘evlere şenlik’ diye işiten kulağımı sikeyim.
-Nasıl? -Yok bir şey. Devam.
-Sonrasını biliyorsun işte. Millet de yeni eğlence sandı. Dalga dalga yayıldı. Henüz okyanusu aşmadı ama yakındır. Yardım et lütfen Diren. Git konuş, Türkoğlu’nu ara. Yap bir şeyler!

Her şeyi anladım. Emin abinin yavaş minibüsü, taşağımı başkalarının görmesini engellemişti. Önce Arşimet’in evine gittim. “Olum hamam tası gümüşten diye şarkı varken sen ne kuvvet muvvet saçmalıyorsun” dedim. Kızardı, üzüldü. “Pişmanım abi” dedi. “Tamam hallederiz ama evreka ne demek?” dedim. “Abi valla bilmiyorum o an aklıma geldi” dedi.

Arkadaşım Kane Türkoğlu’nu aradım. Gazetesinde bu saçmalığa son verecek bir yazı yazmasını istedim. Arşimet’i de konuşturduk röportajda. Annesi Rus olmasına rağmen hiç de soğuk değildi Kane. Hatta piyasada ‘Yurttaş’ diye anılıyordu. Kırmadı beni. Akşam hayat normale döndü. Taşaklar ve memeler yine gizliydi.

Olaylar bitince Arşimet bana ‘ballı muzlu süt ısmarlamayı önerdi. “Abi Kadıköy’de süper bi mekan var, vapurla gider döneriz’ dedi.

Vapurda, “Peki Arşimet, bu tonluk vapur batmıyorken nasıl oluyor da taş, demir falan batıyor?” dedim. “Valla abi ben de çözemedim onu dünden beri” dedi. Biraz rahatlasın diye espiri yaptım. “Sen ilk okulu torpille mi bitirdin Arşimet? Ehehe” dedim.

Gülmedi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here