Ana Sayfa Yaşam Alanı Aktüalite Çok Siyasi Bir Yazı

Çok Siyasi Bir Yazı

PAYLAŞ

Sürekli ara Özgür sürekli ara.
Niye kapalı şarjını siktiğimin telefonu ya.

Böyle diyordu Muharrem abi Özgür abiye. Taksiye 3’ümüz doluşmuş gidiyorduk Kemal abinin evine. Cep telefonu cevap vermiyordu. Hepimiz endişeden, sinirden ve korkudan ağlıyorduk. Özgür abi telefonu eline almış sürekli arıyordu Kemal başkanı ama nafile. ‘Aradağınız kişiye şu an ulaşılamıyor…’

‘Lan resmen kapattılar güzelim partiyi ne yapacağız şimdi mınakoyym.’ dedi Özgür abi telefonu elinden atarak. Bu agresif tavrı beni iyice germişti.

‘Artistlik yapma lan! Telefonu yere atınca sinirin diniyo mu?’ dedim. ‘Yaşın kaç başın kaç bağırarak konuşma lan koduğumun sebisi’ dedi bana.

‘Tamam abi hepimiz gerginiz, zaten parti kapatıldı yrraklardayız bir de birbirimizi kırmayalım’ diyerek az da olsa yumuşattım ortamı. Özgür yere eğilerek çarpmanın etkisiyle kapanan telefonu aldı. Telefonun açma düğmesine bastıktan sonra ‘pin kodu ne lan bunun‘ dedi. ‘Abi onun pin kodu yok biraz bekle kendi açılacak’ dedim.

‘Gençliği görüyon di mi, kendilerine ne kadar güveniyor; bir çaldırsa telefonu siki tutacak haberi yok’
dedi Muharrem abiye. Gülüştüler. Üzerimden espiri ürettiler. Normalde sinirlenirdim ama ortamın yatışmasına sevindim ve ben de güldüm. Tekrar çevirdi Kemal başkanın numarasını. Ama yine ulaşamadı. Hemen araya girip, ‘abi bak, “aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor…” uyarısı hemen geliyorsa kapalıdır, geç geliyorsa çekmiyordur’ dedim bilmiş bilmiş. Yorum yapmadılar.

Muharrem abi, ‘Abi bu telefonla olmayacak gidince yüzüne söyleyeceğiz artık ama hangimiz söyleyecek’ dedi. Özgür abi, ‘valla ben söyleyemem hacı, iş sana düşüyor, ya da Diren söylesin gerçek bir CCP’li olduğunu göstersin’ dedi.

Soğuk terler dökmeye başladım. Benim siyasetle ne işim vardı mınakoyym. Kızlara hava atmak için siyasetle ilgileniyor gibi yaptım sadece. Sonra da laf olsun diye CCP’nin üyesi oldum.

Ne fikirlerini bilirim, ne savundukları şeyi. Bu kadar boş birikimle bir de gençlik kolları başkanı oldum. Neyim lan ben? Kimim? Üstüne üstlük Genel Başkanımız Kemal Tahsildaroğlu‘yla da 3-5 kez toplantıya katıldım. Toplantı dediysem içinde siyaset yok anasını satayım. Fenerbahçe’ye kim gelirse başarı olur, Domuz gribi yalan mı gerçek mi? falan filan. Bildiğin kahvehane muhabbeti.

Böyle bir muhabbet varken başkanla aramda ben nasıl diyeyim partinin kapandığını. Hayır, TV’lerdeki canlı yayınlar, ülkenin önemli insanlarından alınan sıcağı sıcağına alınan röportajlar falan olmasa kimsenin umrunda değil diyeceğim. Ama çatır çatır Türkiye bizim partinin kapatılışını konuşuyor lan. Bu kadar mı önemliydik? Arabanın radyosundan da sürekli bizim partiyle ilgili haberler geçiliyordu. İşte siyasi yasaklı 37 CCP’li ve partiyi yakan sözleri… Vay amnakoyym. Partiyi yakan sözler varmış bir de. Ulan ben ‘Bi boka yaramıyor bu parti, Meclis’te yer kaplıyor boşuna, onlar yüzünden çay israfı yemek israfı oluyor’ diye kapattılar sanıyordum. Meğer partili arkadaşlar ‘yakan’ kelimeler kullanmışlar. Ulan toplantılarda Fenerbahçe’den karıdan kızdan bahsediyorduk, hangi ara ‘yakan’ cümleler kurdular bunlar anasını satayım. Siha miha ben sallanmadı çok sanıyordum.

Neyse… 37 ismi saymaya başladılar. En başta Kemal abinin adı okundu. Üzüldüm. Şu an bütün olanlardan haberi yoktu. Belki de vardı ve üzüntüden Sezgin abiyle birlikte dertleşiyorlardı. Bu arada yasaklı listesinde 2. isim de Sezgin abiydi. Sezgin Tanrıverdi. Sezgin abiyle bir genel merkezin önündeki çay bahçesinde karşılaşmıştık. Ben Kemal abiye kaşarlı tost ısmarlamıştım. Orada tanışmıştık Kemal abiyle. ‘Bak bu delikanlı bizim genç başkan’ demişti Kemal abi beni göstererek. El sıkışmış tanışmıştık. İlk sorusu ‘Playstatiyon oynar mısın? Oynarsan bir gün kapışalım’ oldu. Güldük tabii hep birlikte. Gençlikle kaynaşmak için güzel bir girişimdi. Ama şimdi bu insanlar suçlanıyor ve başında oldukları parti tarihe gömülüyordu. Bir türlü anlayamıyordum olanları.

Ben bunları kafamda düşünürken radyonun sesine Özgür abinin sesi de karıştı:

Ulan hem de oy birliğiyle mınakoyym. Oy çokluğu değil yani. Hepsi kapatılsın dedi. Ne yaptık lan biz ne!

Özgür abi ağlamaya başladı. Muharrem abinin de gözleri doldu. Benimse heyecandan bacaklarım titriyordu. Kemal abiye ben söyleyecektim kapatılma kararını. Bir yandan dua ediyordum haberdar olsun bu karardan ve ben sadece teselli amaçlı yanında olayım diye.

Yarım saatlik yol sonrası Kemal başkanın evine ulaşmıştık. Özgür abiyle Muharrem abi önce çıkmamakta ısrar ettiler ama siz çıkmazsanız ben de çıkmam diyerek kandırdım onları yukarı çıkmaya. Başkanın salonunun ışığı yanıyordu. Kapıda Sezgin abinin da arabasını görünce rahatladım biraz. Haberi almıştı belki de Sezgin abiden. Eğer almadıysa da teselli anında yardımcımız olacaktı.

Kapısının önüne çıktık. Çalmaya korkuyorduk. İçerden gelen sesleri dinledik. İçerdeki duruma göre hareket edecektik. Kulağımızı kabarttık ama duyduğumuz tek ses ingilizce bir konuşmaydı. Aklıma yabancı TV’lerin de kapatma konusunu işlediği fikri geldi nedense. Konu bu kadar önemliydi demek ki. Ne yapacağımızı bilemeden öylece beklerken içerden bir uğultu geldi. Sonra Sezgin abinin kahkahası. Evet bayağı kahkaha atmıştı Sezgin Tanrıverdi. Hepmiz şaşırmış birbirimize bakarken Kemal abinin sesi geldi:

‘Ya bu tuş çalışmıyo saymıyorum hacı!’

Hacı mı? Noluyo lan dedik. Artık kapıyı çaldık dayanamayarak. Uğultu da ingilizce ses de kesildi. Ve yine Kemal abinin sesi geldi:

‘Kapıya bakıyom, gelene kadar başlatma bak. İbnelik yok’

Şaşkınlığımız 100 kat artmıştı. İçerde neler oluyordu. Derken açıldı kapı. Kemal abi ‘oooo gelin çocuklar geçin içeri hemen’ dedi. Kemal abi parti, şey mahkeme…’ falan diyemeden, ‘ya bırak şimdi gel bak Sezgin’e neler yapıyom’ dedi.

İçeriye girdiğimizde şokun en hakikisini olmuştuk. Kemal ve Sezgin abi oturmuş playstation turnuvası yapıyordu. Sezgin abi Barcelona, Kemal abi de Real Madrid’ti. 3-0 öndeydi Sezgin abi.

Demin sinirli-duygusal triplerde olan Özgür abi, ‘Kemal başkan durumlar iyi değil’ dedi sırıtarak. ‘tuş basmıyo oğlum yoksa canını alırım ben bunun’ dedi Kemal abi de savunmasında.

İçerideki pizza kutularına, sigara izmaritlerine ve boş şalgam kutularından anladığım kadarıyla yaklaşık 5 gündür bu oyunun başından kalkmamışlardı. Telefonlarının şarjlarından bihaberdiler haliyle. Gözler zaten kan çanağı diye tabir edilen hali almıştı.

Sezgin abi o sırada ‘Diren bey gösterin bakalım oyununuzu ne kadar biliyosunuz görelim’ dedi. ‘Şu an oyun zamanı olduğunu düşünmüyorum’ dedim kendimden beklemediğim kadar olgun bir şekilde. ‘Ya bırak senin de eline vereyim de gör’ dedi.

Sinirli bir şekilde televizyonun fişini çektim. ‘Ulan mınakoduğumun partisi kapandı siz hala Messi’yle Ronaldo’yla uğraşıyorsunuz, ben de sizi adam sandım partinize üye oldum, yazıklar olsun size be!’ dedim.

‘Kim kapattı?’ dedi Kemal abi. ‘Eben kapattı eben! Kim kapatacak mınakoyym Anayasa Mahkemesi kapattı işte’ dedim.

İkisi de ağlamaya başladılar. ‘Biz nerede yanlış yaptık?’ dediler. Onları o halde görünce içim burkuldu. Ben de ağladım. ‘Tamam abi her şeyin bir çözümü var, yıpratma kendini’ dedim. ‘Ben bir basın toplantısıyla bundan sonraki yol haritamızı yarın açıklayacağım. Ama daha da durmam Ankara’da. Dönüyorum ben memleketime, diğer arkadaşlarıma da aynı şeyi yapmalarını söyleyeceğim yarın’ dedi. ‘Canın sağ olsun abim. Bu parti marti bize göre değil zaten’ dedim. ‘Haklısın evlat haklısın’ dedi.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here